17 Mart 2021 Çarşamba

Birkaç Kitap - Alkoç, Malley, Han, Poston, Bardugo

Merhaba:)
Bugün birkaç kitap yorumuyla karşınızdayım. 
Bu sefer genelde yaptığımın aksine fotoğrafları kendim çektim:)


1) Leigh Bardugo - Wonder Woman Savaşgetiren
Bu kitabı okumam çok uzun sürmüştü. Neden bilmiyorum ama kitabı elime alasım gelmemişti pek, (büyük ihtimalle yaz mevsiminde okuduğum için) ancak böyle söylediğime bakmayın, kitabı çok beğendim. Süper kahramanları severim (pek fazla süper kahraman filmi izlemememe rağmen). Bu kitapta da konu gayet güzel ele alınmıştı. Zaten bilenler bilir, Wonder Woman'ın hikayesinin içinde Yunan Mitolojisi var. Ben mitleri falan da çok sevdiğim için epey hoşuma giden bir kitap oldu bu.

Kısaca konusundan bahsedeyim. Dünyaya bir Savaşgetiren geliyor. Bu kişinin özelliği ise o yaşadığı sürece sürekli savaşların, kavgaların, kıtlıkların vs. sürecek olması. Bu yüzden bir grup insan Savaşgetiren'i öldürmek için yakalamaya çalışırken Wonder Woman'ın görevi ise o Savaşgetiren'i bulup kutsal bir ırmakta yıkanıp bu kötü güçten arınmasını sağlamaktır.
Puan: 9/10

2) Jenny Han - Sevdiğim Tüm Erkeklere

Bu kitap bir ara çok popülerdi, hatta sanırım Netflix'te dizisi ya da filmi var, denk gelmiş olabilirsiniz. Çok tatlı bir gençlik romanıydı. 

Konusu ise şöyle:
Lara Jean, aşık olduğu her erkeği unutabilmek için onlara bir mektup yazıp evindeki bir şapka kutusunda saklamaktadır. Ancak bir gün bütün mektuplar yanlışlıkla postaya verilir ve sahiplerine ulaşır.
Puan: 9/10

3) Ashley Poston - Geekerella

Bu kitap ise çok güzel bir Kül Kedisi uyarlaması.

Yıldızlararası adlı bir dizinin geek'i olan bir kız ile o dizide başrol oynayan yakışıklı oyuncunun imkansız aşkını konu alıyor.

Puan: 9/10

4) Ashley Poston - Prenses ve Hayranı

Tatlı kitaplardan biri daha.

Geekerella serisinin ikinci kitabı. Birbirine benzeyen iki kızın -bir geek'in ve çok ünlü bir aktrisin- yer değiştirmesini konu alan bir kitap.

Puan: 8/10 



Şimdi sırada Beyza Alkoç'un çok ses getiren Karantina serisi var.
Nedense kendimi bu seri hakkında bir şeyler yazmak zorundaymışım gibi hissediyorum.

Bu seri hakkında o kadar çok yorum okudum, o kadar çok yorum videosu izledim ki anlatamam. Artık bu kitap hakkında yapılan tüm övgü ve yergilerden haberdarım.
Ayrıca hakkında sorular da aldığım için artık bu yorumun zamanının geldiğini düşünüyorum.

(Bilmeyenler için not: Bu seri Wattpad çıkışlı.)

İlk önce konusundan bahsedeyim; Zeynep, okuluna yeni gelmiştir ve okuluna geldiği ilk günde okulda salgın bir hastalık tespit edilir. Okul karantinaya alınır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi okulda bir de cinayet işlenir. Zeynep, koridorda cesedin başında şoka girmiş vaziyette dururken okul müdürünü oğlu ve onun iki arkadaşı ile tanışmış olur. (sırayla Onur, Mert ve Burak) Belki de şimdiden bu kadarı da biraz fazla olmuş canım, diyebilirsiniz. Ancak bu daha hiçbir şey. Seri boyunca Zeynep 568445 kere kaçırılıyor ve başlarına 17618495'ten fazla kötü olay geliyor. Ayrıca seri boyunca şunu anlıyoruz ki, kimsenin anne babası aslında gerçek anne babası değilmiş falan filan.

Şimdi şaka bir yana, kitapta çok fazla klişe ve okurken 'Yine mi?' deyip göz devirebileceğiniz şey var. Hatta bir ara yazara yalvarmaya başlarken buluyorsunuz kendinizi ''Lütfen artık başlarına kötü bir şey gelmesin.'' diye. Ama benim böyle dalga geçtiğime bakmayın, o kadar kötü bir seri falan değil. Hatta bu kadar fazla olay oluyor, evet ama hepsi totalde hepsi tutarlı. Yani bu kadar olayı herkes bu kadar tutarlı yazamaz, her yiğidin harcı değil. Bu konuda yazarı tebrik etmek gerekir. 

Şunu da söyleyebilirim ki bu kitabın hitap ettiği bir yaş kitlesi var. 18 yaş altı, gençlik romanı. Bu kriterlere uymuyorsanız büyük ihtimalle kitabı hiç sevmeyeceksiniz. Dediğim gibi diğer Wattpad kitaplarından daha üstün bir kitap. Ayrıca bu kitabı o kadar da yargılamamak gerek çünkü bu kitaplar yazarın kendini geliştirme sürecine gelen kitaplar. Yani Karantina'nın ilk kitabı 6 yıl önce yazıldı ve son kitabı da 2020'de çıktı. Tabii ki de bu serinin son iki kitabında yazar artık kendi tarzını biraz daha oturtmuş halde. Doğal olarak serinin devamını getirmek zorunda olduğu için son iki kitabını okuduğunuzda yazar kendini geliştirmiş diyemeyebilirsiniz. Ancak Beyza Alkoç'un yazdığı diğer kitapları da okursanız kolaylıkla gelişimini gözlemleyebilirsiniz. Kar Küresi buna iyi bir örnek. Blogumda yorumu var. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.


Özetle kötü bir seri olduğunu düşünmüyorum, sadece klişeler fazla. Ayrıca yazarın kendini geliştirdiğine tanık olduğum için kendisine epeyce saygı duyuyorum. Ortalama bir seri olduğunu söylemek istiyorum.



Şimdi geldik bir başka seriye. Bildirge-Direniş-Miras üçlüsü. Mükemmel bir distopya.
(Bildirge o kadar uzun süredir bende ki ismi solmuş:))

Uzun Ömürlülük ilaçlarının bulunmasıyla ölümsüzlük elde edilir. Böylece insanların çocuk sahibi olması yasaklanır. Her şeye rağmen çocuk sahibi olan insanlar tespit edilir ve çocukları 'Artık Deposu' adı verilen bir yetiştirme merkezine gönderilir. Artıkların Uzun Ömürlülük ilacı kullanmaları yasaktır ve diğer insanlara hizmetçilik etmek üzere yetiştiriliyorlardır. Artık Anna ve Artık Peter bu düzene baş kaldırarak daha iyi bir geleceğe sahip olmak için uğraşırlar. 

Bu arada kitap 2140'ta geçiyor. Çok güzel yazılmış bir kitap. (DİKKAT! SPOILER) Kitapta tasvip etmediğim tek bir şey var, o da ana karakterin 17 yaşında çocuk sahibi olması.

Puan: 8/10

Yorumlarınızı bekliyorum:)                              

True Beauty | Webtoon

 

İlk olarak Webtoon'un ne olduğundan bahsetmem gerekirse, web ile cartoon kelimelerinin birleşiminden türemiş bir sitedir Webtoon. Kısaca Güney Kore menşeili, dijital çizimlerle yapılan dijital bir çizgi roman sitesi. Webtoon'lar İngilizceye çevriliyor zaten. Ama eğer başka insanlar Türkçeye ya da herhangi bir dile çevirirse o dillerde de okuyabilirsiniz.

Bugüne kadar çok fazla Webtoon okuyamamıştım. Ama geçenlerde ''Artık okumaya başlayacağım.'' dedim ve internette sürekli gördüğüm True Beauty'yi okumaya başladım. Ben okumaya başladığımda 134 bölümü yayınlanmıştı ve ''Nasıl okuyacağım şimdi bu kadar bölümü?'' diye düşünmüştüm ama 4 günde 134 bölümü okudum, evet. Hatta her çarşamba yeni bölüm yayınlandığı için 135. bölümü de o 4 gün içerisinde okumuş oldum.

136. bölüm tam sınavlarımın ortasındayken yayınlandı ve yorgun argın okuldan eve geldiğimde (pazartesiden çarşambaya kadar 8 sınav olduğum için) bunun şerefine kendimi ödüllendirdim ve onu da okudum. 137. bölüm siz bunu okurken yayınlanmış olacak sanırım.

Belki aranızda çıldırmış olduğumu düşünenler olabilir (bu kadar hızlı okuduğum için) ama gerçekten çok hoşuma gitti. Ayrıca stresli bir dönemde olduğum için kendimi rahatlatmak üzere kitap okumak yerine Webtoon okudum.
Ben İngilizce kitap okumak konusunda tembellik eden bir insanım. Ama okumam gerektiğini biliyorum, bir dilde iyi hale gelebilmek tabii ki de okumakla olur, ancak dediğim gibi bu konuda tembelim, üşeniyorum ve okuduğum kitaplar genelde klasik kitaplar olduğu için, İngilizce versiyonları bana çok ağır geliyor. Bu yüzden Webtoon benim için çok yararlı oldu. 4 günde gerçekten konuşurken akıcılaştığımı hissettim. (Kendi kendime hep İngilizce konuşuyorum da.) 

Konusundan bahsetmem gerekirse, kendisini çok çirkin bulan ve diğerleri tarafından da çirkin bulunan Jugyeong, makyaj yapmayı öğrenip bambaşka bir insana dönüşür. Böylelikle iki farklı kişi gibi yaşamaya başlar. Çizgi roman dükkanında tanıştığı Suho ve okuldan tanıştığı Seojun ile yaşadıkları ve Suho ile Seojun'un arkadaşlığının altından çıkan dram işlenmekte. 
Kısacası romantik bir Webtoon, manga olsaydı shojo manga olurdu yani.

Aynı zamanda bu Webtoon'un dizisi de çekildi. (Çok fazla rağbet gördüğü için) Onu da izlemek istiyorum vakit bulunca.

Eğer önerdiğiniz Webtoon olursa severek okuyabilirim.

16 Mart 2021 Salı

Yakın Zamanda İzlediğim Filmler #3

 

Ateş Hattında / In The Line Of Fire


Başkana düzenlenecek bir suikastin farkına varan koruma Frank'in başkanı kurtarması ve suikastçiyi yakalamaya çalışmasını konu alan 1993 yapımı film.


Güzel ve aksiyonluydu.


8/10

Şanghay Takibi / Smart Chase



Değerli bir vazoyu taşımaları için görevlendirilen bir ekip, taşıma sırasında saldırıya uğrar ve vazo bu sayede el değiştirir. Aynı zamanda, eskiden taşıdıkları ve çaldırdıkları tablonun da aynı çetenin elinde olduğunu öğrenince ikisini de çetenin elinden geri almak için bir operasyonu başlatırlar.


7/10
Annem


Kızını okutmak ve iyi bir hayata sahip olmasını sağlamak için çabalayan bir annenin ve kızının hikayesi.


Eğer benim gibi duygusalsanız izlemeyin bence, ben izlerken çok ağladım.


9/10





Kaçakçı / The Mule

Para kazanmak için uyuşturucu kaçakçılığı yapan yaşlı bir taşıyıcıyı konu alıyor film.

İlk başta bakmaması söylendiği için taşıdığı şeylerin uyuşturucu olduğunu anlamayan Earl, birkaç sevkiyat yaptıktan sonra bu kadar para kazanmasını sağlayacak ne taşıdığını merak eder ve sonunda çantaları açar. İlk başta bir suç işlediğinin farkına vardığı için korkan Earl, daha sonradan bu düşünceyi boş verip taşıyıcılık yapmaya devam eder. Aynı zamanda polis departmanı da bu yüklü miktar maddenin nasıl polise yakalanılmadan taşındığını ve kimin taşıdığını araştırmaya başlar.

İzlemesi çok keyifliydi.

10/10


Stephen King - Yeşil Yol

 

Herkese Merhaba.

Bence Yeşil Yol filmini ya da kitabını duymayan kalmamıştır. Genel olarak hep önce kitabı okuyup daha sonra uyarlanmış filmleri izlerim. Ancak bu sefer tam tersi oldu.


Annemin önerisiyle filmi izledim ve çok beğendim. Gerçekten harika bir başyapıt. Tom Hanks'in oynadığı filmleri hep beğenirim zaten. Aynı zamanda, bilenler bilir, Stephen King'e bayılıyorum. En sevdiğim yazarlardan biri. Kitapları zaten çok çok iyi olmakla beraber, kitaplarını konu alan filmler de en az onlar kadar iyi oluyor.

Filmi izlediğimde aşırı beğenmiştim. Hem de sonunda büyük bir şok yaşamıştım. (Şimdi orayı söyleyip sürprizbozan vermeyeyim.)

Daha sonra mutlaka kitabını da okumalıyım, diye düşünmüştüm. Kitabını da okudum yakın zamanda. Şimdi onu yorumlayacağım.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, kitabın konusu, işlenişi ve King'in üslubu çok güzel. Daha önce de söylediğim gibi King'in kalemi çok sağlam ve bunu da bu kitapta rahatça görebiliyoruz.

Kitap gerçekten bence kusursuzdu. Çok akıcı, çok açıklayıcı ve çok tutarlıydı. Stephen King gibi bir yazar olabilmek en büyük hayallerimden bir tanesi.

Bilmeyenler için biraz kitabın konusundan bahsedeyim.

Ölü bulunan Detterick ikiz kız kardeşlerin katili olarak onların cesetlerinin başında bulunan John Coffey tutuklanır. Coffey, bir devin boyutlarına sahip bir siyahidir. Aynı zamanda bütün kanıtlar görünürde onu işaret etmektedir. İşlediği iddia edilen cinayetten dolayı elektrikli sandalyeye oturtularak idam edilecektir. Ancak Coffey, cinayetleri işlemediği gibi olağanüstü bir gücün de sahibidir.

Bu kitap beni çok düşündürdü. John Coffey öldüğünde o kadar üzüldüm ki anlatamam, içim acıdı. Kurgusal karakterlerle çok fazla bağ kuruyorum bazen. Bu yüzden her 20 Kasım'da (öldüğü günde) John Coffey'i anmaya ve onun hakkında düşünmeye karar verdim kitabı okumayı bitirdiğimde.

John Coffey aslında bir sembol, dünyayı daha iyi bir yere getirmeye çalışıp suçlu bulunanların sembolü.

14 Mart 2021 Pazar

Nasıl Gidiyor?

Uzun zamandır bir şeyler yazmıyorum. Aslında yazmak istediğim çok fazla şey var, aklımda çok fazla fikir var ama gerçekten çok meşgulüm.


Yaklaşık bir aydır lise öğrencileri olarak sınav telaşındayız.  Sınav takvimi bir açıklanıyor bir iptal oluyordu, bu sırada bizler de çalışmalarımıza devam ediyorduk. ''Sınavlar olacak mı, olmayacak mı?'' derken, en sonunda sınavların yapılmasına karar verildi. Benim okulum 5 güne 12 sınav sığdırdı. 2 gün üçer, 3 gün de ikişer sınavım vardı. Fazlasıyla yorucu bir süreç bu. Okula en son 13 Mart 2020'de gitmiştim. Daha sonra sınav vesilesiyle 8 Mart 2021'de okula gitmeye başladım. Söylemesi kolay ama tam 1 yıl okula gitmemişim. Düşüncesi bile kötü.

Sınavların bitmesiyle hissettiğim saadet kısa sürdü. Nedeni ise ''sınavlardan acaba kaç aldım'' endişesi, ödevler, projeler ve ikinci sınavlar. Şu an bile bu gece bitmesi gereken ödevimi yapmak yerine blog yazıyorum, bu biraz suçlu hissettiriyor.

Sınavlara hazırlanma ve sınav olma sürecinde yayınlarıma bir sürü yorum geldi ancak çok yoğun olduğum için bana gelen mailleri görmüş olsam bile çok geç cevaplamak zorunda kaldım, bunun için özür dilerim.

Yavaş yavaş Gençlik Yolculuğu'nun 1. yaşına doğru ilerliyoruz. Aslında bunun için kafamda çok güzel fikirler var. Ancak tam da sınav haftamın ortasına denk geliyor bu yüzden şimdiden hazırlayıp o zaman paylaşmayı düşünüyorum yazılarımı.

Sizler neler yapıyorsunuz, nasıl gidiyor?