21 Mayıs 2020 Perşembe

Birbirinden Alakasız Beş Soru Mimi

Herkese Merhaba!
Umarım iyisinizdir:)

Bugün Sanatlı Pencerem'in başlatmış olduğu mimi yazacağım. Beni bir bakıma İlkay Özgür mimledi:)

Sanatlı Pencerem'in Mimi
İlkay Özgür'ün Mimi


 
1. Koleksiyon yapıyor musun cevabın evet ise ne topluyorsun?

Aslında koleksiyon yapıyorum sayılır, evet. Severek aldığım şeylerin (yani kitapların) fişlerini saklıyorum. Aynı zamanda sevdiğim sevmediğim ünlülerin posterlerini biriktiriyorum. Yani, K-Pop idollerinin ve Koreli oyuncuların posterleri demek istedim:)

2. İlkokul öğretmenlerinden adını unutmadığın biri var mı?

Evet:) Kendisini çok severdim. Gerçi, hala seviyorum:/

3. Bahar mevsiminin bitmesine az kaldı. Bu bahar mevsiminin öncekilerden ne farkı oldu?

Sanki biraz fazla evde kaldık. Ne dersiniz?
Liseye geçerken hayatımın en güzel dönemini yaşayacağımı düşünmüştüm ancak bu kadar güzeli aklımın ucundan bile geçmemişti (!). Şaka bir yana, ben artık gerçekten alıştım. Pek sorun etmiyorum. Bugün 67. günüm sanırım:) En azından sağlıklıyım, bundan güzeli mi var?

4. Yaz mimini başlatacak olsaydın adını ne koyardın?

Yaz Meyvesi Tadında Dondurma Mimi:)

5. Pencerenizden dışarı baktığınızda nasıl bir manzara karşınıza çıkıyor?

Bina, yine bina, yine bina...






Bu yaptığım ilk mim oldu:)
Katkıda bulunanlara teşekkür ederim:))


İyi günler dilerim ♥








18 Mayıs 2020 Pazartesi

Stephen Crane - Canavar

                                                         Herkese Merhaba!
                                         Umarım günleriniz güzel geçiyordur.


Bugün okuduğumdan bu yana biraz zaman geçmiş olan bir kitabı yorumlayacağım. Kitap çok fazla mesaj içeriyor. Bu yüzden bahsetmesem olmazdı. Eğer alıntılardan kitapları bulma etkinliğimi okuduysanız orada da bu kitaptan bir pasaj görmüşsünüzdür.
Alıntılardan kitap bulma etkinliğine gider.

Baş karakterimiz aslında Henry Johnson. Kendisi yaşadığı yerde ünlü olan bir doktorun seyisidir. Giyimine çok önem vermektedir. Kendisini kasaba halkına sevdirmeyi ve onları kendine hayran bırakmayı başarmıştır.

(Kitap çok kısa. Yaklaşık 80 sayfa. Bu yüzden özetim birazcık kısa olacak.)



Doktorun oğlu ve Henry çok iyi anlaşmaktadırlar. Derken bir gün doktor ve ailesinin evinde yangın çıkar. Bunu gören Henry, evin içine girerek ev ahalisini yangından kurtarmak ister. Doktor evde değildir, Henry ise doktorun eşini kurtarır. Zavallı kadıncağız, Henry'den çocuğunu evden çıkarmasını ister. Henry, alevlerin her yeri sardığı evin içinde çocuğu bulabilmek için kılı kırk yarar. En sonunda çocuğu bulur. Ancak oracıkta yangının etkisiyle bayılır. İtfaiye ekibi geldikten sonra Henry'yi ve çocuğu evden çıkarırlar. Herkes ikilinin öldüğünü düşünüyordur ancak ikisi de ölmemiştir. Ev yenilenene kadar çocuk ve annesi kalmak üzere uzaktaki bir akrabalarının evine yerleşirler. Bu sırada doktor, Henry ile ilgilenmektedir. Çünkü Henry'nin yüzü yanmış ve yok olmuştur. Doktor, Henry'ye bakması için birisini bulur. Ancak kasabada işler öyle değişir ki, herkes Henry'nin canavar olduğuna inanmaya başlar. Henry'ye bakan aile adeta kafayı yer.

Henry ailenin yanından kaçtığında ise kasaba deyim yerindeyse ayağa kalkar. Onu görenler korkudan hasta olup yatağa düşmektedirler. Henry'den rahatsız olanlar, onu öldürme teklifini başından beri reddedip onun yaşamasını sağlamaya çalışan doktoru toplumdan dışlarlar.

Böylelikle yazar bize asıl canavarın kim olduğunu sorgulatır.


Gerçekten farklı bir kitaptı canavar. Gerek içinde geçen diyaloglar gerek bazı mesajlar bu kitabı diğer kitaplardan farklı kıldı benim gözümde.
Düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın:)

İyi günler diliyorum:)





17 Mayıs 2020 Pazar

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

Bizim çok güzel bayramlarımız var. Bunlardan biri de 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.

Ulu Önder Atatürk'ün Samsun'a çıkışının 101. yıldönümü!
Kahramanca mücadelemizin başladığı gün 19 Mayıs, her şey bu günde başlamış. Atatürk'ün önderliğinde, milletimiz kahramanca savaşmış ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılmış. Çocuk, yaşlı demeden herkes cepheye koşmuş. Silah tutamayanlar, cepheye mühimmat taşımışlar, ne var ne yoksa hepsini cephedekilerle paylaşmışlar. Birçok lise mezun bile verememiş.

İşte biz bu kahraman milletin gençleriyiz. Devletimiz bize emanet.

''Bütün ümidim gençliktedir.''
                            -Mustafa Kemal Atatürk
19 Mayıs kutlu olsun.



16 Mayıs 2020 Cumartesi

Bir Etkinlik Başlatmak İstiyorum!

Kitap okuyordum ve aklıma bir fikir geldi.

Acaba birkaç kitaptan rastgele birer alıntı yapsam, o kitabı tahmin edebilir misiniz?
Eğer hazırsanız, hadi başlayalım!!!

1)
''Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.'' 

 2)
''Bir adam dünyaya getirmek ve onu yetiştirmek çok uzun zaman ister. Ama onu öldürmek çok kolaydır. Bir anda öldürürsün. Kırgızların birçoğu kılıçtan geçirilmiş kanlar içinde yatıyordu.''
3)
''Bu şeyin... Bu adamın böyle ortalıkta dolaşmasına izin verme hakkınızın olmadığını dile getirip duruyor. Ama ben kendi işine bakmasını söyledim. Sadece bunu bilmenizin iyi olacağını düşündüm.'' 
4)
''Odanın tam ortasında, acı içinde iki büklüm olmuş, hala kıpırdanan bir adamın bedeni vardı. Ayaklarının ucuna basarak yaklaşıp adamı sırtüstü çevirince Edward ****'ın yüzüyle karşı karşıya geldiler.''
5)
''Kız kardeşi çalmaya başlamıştı; babası ve annesi bulundukları yerden dikkatle kızlarının el hareketlerini izliyorlardı. Kemanın sesine kendini kaptıran ****** biraz öne doğru ilerleyeyim derken başını oturma odasına soktu.'' 
6)
''Domuzlar, şişkin yağ tulumları gibi orada yatıyor, ağaçların altındaki gölgeliğin keyfini sürüyorlardı şehvetle. Esinti olmadığı için tedirgin değildiler. ****, gölgeler kadar sessiz olmayı öğrenmişti artık.''


Şimdilik bu kadarını yazabildim, ipucu olabilecek alıntılar yapmaya çalıştım. Bazı yerlerdeki isimleri de sansürlemek zorunda kaldım. Umarım beğenirsiniz:)

                                                   İyi günler dilerim♥

15 Mayıs 2020 Cuma

Gizliden Gizliye 1984



Geçenlerde birkaç arkadaşım ve bir öğretmenimle birlikte 1984 kitabı üzerine konuşmak için bir canlı yayın açtık. Aslında bu tarz kitap sohbetleri yapmak çok iyi oluyor çünkü farklı bakış açılarından olaylara tekrar göz atabiliyorsunuz.

Biraz konuştuk, mesela Goldstein'ın yazdığı iddia edilen kitabın aslında O'Brien tarafından yazıldığı hiç aklımın ucundan geçmemişti. Bunu canlı yayınımızda öğrendim.

Ama en çok dikkatimi çeken şey, ''Acaba dünya düzeni gerçekten gizliden gizliye 1984'e doğru gidiyor mu?'' konusu oldu. Şuanda Corona sebebiyle izolasyon alanınızdan çıkarsanız size mesaj gelebiliyor, hastalığın yoğun olduğu yerlerin takibi için konumlarımız belirleniyor. Tabii ki de bu bizim sağlığımız ve iyiliğimiz için. Ancak başka ülkelerde bu teknolojilerin ne amaçla kullanıldığını bilemeyiz. Ya da en basiti sosyal medyada kendimize ait her türlü bilgiyi paylaşabiliyoruz, adeta ''Ben buradayım!'' diye bağırıyoruz. Bir bakıma bütün bilgilerimizi gözler önüne seriyoruz.  Bu da akıllara bu soruyu getirmiyor değil, ''1984 gerçek olabilir mi?''.


Düşüncelerinizi yorum kısmında belirtmeyi unutmayın:)

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Karantina Günlerim

Herkese Merhaba!
Umarım hepiniz şu sıkıcı karantina günlerini sağlıklı ve kaliteli geçiriyorsunuzdur.

Açıkçası ben fiziksel sağlığımdan çok, akıl sağlığımı korumaya özen göstermeye başladım. Tam olarak 59 GÜNDÜR evden hiç çıkmadım! (Tabii eğer 46. günde yaptığım 1 dakikalık 'apartmanın önüne çıkma' kaçamağını saymazsak.)
Evde çok sıkılmaya başladım, resmen sosyal hayatım bittiği için ders çalışma azmimi de kaybettim. Sanki kapalı bir kutuya konulmuşum da, olanları izliyormuşum gibi; çok zor bir durum.

Mümkün olduğunca kitap okumaya ve derslerimden kopmamaya çalışıyorum. İzlediğim pek dizi veya film yok. Çünkü bu aralar canım pek bir şeyler izlemek istemiyor. Keyif yapıyormuşum gibi hissettiriyor dolayısıyla da kendimi kötü hissediyorum. Bir ara resim yapmayı denedim, pek becerebildiğim söylenemez. Yazabilecek istikrarı buldukça da bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Yazmaktan ne kadar uzaklaşır, arayı açarsam bir daha yazmak üzere masaya oturmak zor oluyor.

Arkadaşlarımla konuşmuyorum denebilir. Öğretmenlerin olduğu gruplar dışındakilerden çıktım. Bireysel olarak da onar dakika olmak üzere sadece iki arkadaşımla konuştum bugüne kadar. Muhabbet etme konusunda pek iyi olmadığım söylenebilir:)

Ne kadar bunları söylesem de aslında sıkılma lüksümüzün olmadığını da düşünüyorum bir yandan. Dışarıda çalışmak zorunda kalan ya da hastalıkla mücadele veren birçok insan, yapılacak iş olmadığı için iflas eden birçok iş yeri sahibi, işinden çıkarılan ve evine ekmek götüremeyen birçok vatandaş ve en önemlisi de haftalardır ara vermeden, sevdiklerini görmeden, evine gitmeden azimle çalışan birçok sağlık çalışanı var. Bir sürü insan bu kadar zorluk çekerken sıkılmak bile lüks geliyor insana.

Geçenlerde birisinden güzel bir cümle duydum. '' Sıkılıyorum ama olacak o kadar.''
Gerçekten doğru geldi bana bu bakış açısı.


Evde kalacağız, biraz sıkılacağız ama olacak o kadar.
İyi günler dilerim.
♥♥♥♥♥

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Bu Sözü Beğendim #1




''Belki kuşlar da gökyüzüne doğru düşüyordur.''

                  -Beyza Alkoç


7 Mayıs 2020 Perşembe

Wattpad ve Sanal Kitaplar

Bildiğiniz üzere, internetten kitap okumak çok yaygın bir hale geldi.Hal böyle olunca internetten kitap yazan birçok insan ortaya çıkıverdi.

Öncelikle bunu çok hoş bulmadığımı belirtmek istiyorum. Herkesin aklına estiği gibi kitap yazmaya kalkışması hatta ve hatta yayınlandıkları platformlar üzerinden bu kitapların yayınevleri tarafından keşfedildikten sonra hiçbir edebi değerleri olmadığı halde sadece kitlesinin gücüne güvenilerek basılması beni rahatsız ediyor açıkçası. Tabii ki genelleme yapıyorum. Bu platformlar yetenekli bazı insanların keşfedilmesi için harika birer fırsat. Kendi deneyimlerimden bahsedecek olursam Wattpad üzerinden yayınlandıktan sonra basılan birkaç kitabı okudum ve bu yorumu ona göre yapıyorum. Neyse ki okuduğum kitapların hiçbiri kötü değildi. Çevremdeki insanların yorumlarına güvenerek bu kitapları okudum ve yetenekli genç yazarlara denk geldim.Bu beni mutlu etti tabii ki çünkü kötü olarak nitelendirdiğimiz kitapları okuduktan sonra eminim hepimize kitap okuma konusunda bir isteksizlik geliyordur, ki bana geliyor, bu durumu yaşamamak için faydalı bulmadığım kitapları okumamaya çalışıyorum. Etkili olabiliyor.

Dediğim gibi güzel kitaplar çıkıyor ancak kötü olanları gerçekten internet üzerinden okunma sayısı görüldükten sonra 'bu kitap satar' mantığıyla basılıyor. Genellikle aileler çocuklarının ellerinde kitapları gördüklerinde gerçekten seviniyorlar. Çünkü çocuklarının kitap okuduklarını düşünüyorlar. Ancak öyle kitaplar basılıyor ki inanın bana okunmasalar daha iyi. Her kitap yararlı değildir. İnsanlara bunu anlatmak zor olabiliyor.

İnternet üzerinden kitap yazma ve onları okuma konusundan sonra bir de kitapları PDF şeklinde okuma konusu var. Şahsen ben bunu çok zorunda kalmadıkça tercih etmiyorum. Kitabın sayfalarının kokusunu duymak, onlara dokunmak beni daha mutlu ediyor ancak zorunda kaldığım zamanlar da olmuyor değil. İnsanları bu yolu seçtikleri için yargılamamak gerek. Kitaplar artık gerçekten pahalı ve insanlar, her şeyde olduğu gibi, kitap almak için de indirimleri, fuarları beklemek zorunda kalıyorlar. (ben de dahil) Bu açıdan bakarsak PDF kitaplar hem daha hızlı hem de daha ucuz ulaşım sağlıyor. Evet, belki işimizi görüyor ama bence kitap okumanın yerini tutmuyor.

Sonuç olarak sanal platformlar üzerinden eserler oluşturulmasına karşı değilim. Dediğim gibi birçok başarılı, yetenekli yazarın keşfedilmesinde yardımcı olan etkenlerden biri. Ancak her insanın kontrolsüzce bu platformda yazı yazabilmesi, üstüne üstlük bu yazıların çok okunma almalarının ardından içeriği kontrol edilmeden, sadece maddi gelir düşünülerek basılmasını hoş bulmuyorum. PDF kitaplara gelince bunlar tabii ki de çok yararlı olabiliyorlar ancak kitabın yerini tutmuyorlar.


Okuduğunuz için teşekkür ederim.